Din Fenomenolojisine Giriş
JAMES L. COX
ÇEV. FUAT AYDIN
KİTAP ÖZETİ
14.01.2011
RIDVAN DEMİR
ÖNSÖZ
İnsan, tarih boyu kutsal ile ilişkili olmuştur. Dolayısı ile Beşeri Bilimler içinde yeri hep olmuştur. 20. yüzyıl boyunca din bilginleri, mecburen gerekli olan metodolojiler geliştirmişlerdir. Bunlar; Din(ler) Tarihi, karşılaştırmalı din ve Din Fenomenolojisi gibi metotlardır. Kitap, Genel Din Bilimleri ’ne (Allagemein Religionswissenschaft) bağlı olarak Din Fenomenolojisini bir metot olarak, örneklendirerek açıklamaktadır. Birinci bölüm, bu metodun genel bir çerçevesini verme, ikinci bölüm fenomenlerin kendine yoğunlaşma ve üçüncü bölüm ise din araştırmaları ve buna yönelik metodolojik yaklaşımlar ile dinin anlamını kavramayı amaçlayan ileri düzey öğrencilere yönelik olarak kaleme alınmıştır.
Son olarak, pek çok bilgin, Din Fenomenolojisini aynı adı taşıyan hareketten ayırmaya çalışmıştır. Fakat bir bilme metodu olarak felsefi fenomenoloji, dini fenomenleri anlamaya yönelik metotla doğruda ilişkilidir. İşte bu kabul, kitabın bakış açısını yansıtmaktadır. Böylece itap, hem dinlerin hem de dinin geniş bir anlamını okuyucuya sunmaktadır.
BİRİNCİ BÖLÜM
DİN FENOMENOLOJİSİ
Birinci Kısım
Din ve Fenomenoloji
Din Fenomenolojisi ve metodu bu kitapta uygulamalı olarak mevcuttur. Her şeyden önce din nedir ve fenomenoloji nedir? Şeklinde iki sorunu cevabını açıkladıktan sonra Din Fenomenolojisini bir bütün olarak açıklayabilecek bir safhaya geçebiliriz. Dinin tanımları ile meşgul olurken aslında bunun tek başına amaçsız bir akademik çaba olduğu da keşfedilecektir. Bir sonraki safha olan dini fenomenin ne olduğu sorusunun cevabı durumunda tanımların bir akademik mana ifade ettiği görülecektir.
Din Nedir?
Pek çok disiplin, dinin tanımı hususunda çaba sarf etmiş ve görüş bildirmiştir. Dünya dinlerine dair eserinde John Ferguson (1978, s. 13-17.) bu çabaları beş kategoride 17 farklı tanımla özetlemektedir. Bu kategoriler; teolojik, ahlaki, felsefi, psikolojik ve sosyolojik kategorilerdir.
Teolojik Tanımlar
a) Din, Tanrıya imandır. (Thomas aquinas –XIII. yy. – Teolog – John Ferguson – XX. yy.)
b) Din, manevi varlıklara imandır. (.B. Taylor – XIX. yy. - Teolog)
c) Din, insan ruhundaki tanrının hayatıdır. (W. Newton Clark – XIX. yy. – Teolog)
d) Din, bazen korkutucu ve bazen çekici olan bir sırdır. (Rudolf Otto – XX. yy. – Felsefeci)
Ahlaki Tanımlar,
a) Din, iyi bir hayata götürür. (John Ferguson – XX. yy.)
b) Din, duyguyla karışık ahlaktır. (Matthew Arnold – Yazar - XIX. yy.)
c) Din, bütün görevlerin tanrısal emirler olarak kabul edilmesidir.(Immanuel Kant–XVIII.yy.– Felsefeci)
d) Din, yeteneklerimizin özgür kullanımına engel olan vicdan azaplarının bir özetidir. (Salomon Reinach- XX. yy.- Din Felsefecisi)
Felsefi Tanımlar,
a) Din, bir insanın, tek başınalığıyla yaptığı şeydir. (Alfred North Whitehead – XX. yy. – Felsefeci)
b) Din, insanın kendisinin dışında bir varlık olarak kendi varlığıyla olan ilişkisidir. (Ludwing Feuerbach – XIX. yy. - Felsefeci)
c) Din, nihai bir ilgidir. (Paul Tillich – XX. – Teolog)
Psikolojik Tanımlar,
a) Din, sakin olarak düşünüldüğünde, korkutucu bir çöl olan b dünyada rahatı aramanın sonucudur. (Betrand Russell – XX. yy. - Felsefeci)
b) Din, derin deruni tecrübenin bir türüdür. (fFriedrich Schleiermacher –XIX. yy. - Teolog)
c) Din, evrensel takıntısal bir nevrozdur. (Sigmund Freud – XX. yy. - Psikolog)
Sosyolojik Tanımlar,
a) Din, halkın afyonudur. (Karl Marx – XIX. yy.)
b) Din, değerlerin muhafazasıdır. (Harald Hoffding – XIX. yy.’ın sonu XX. yy başı – Felsefeci / Emile Durkheim-Sosyolog / Bronislaw Malinowski - Antropolog)
c) Din, bütünüyle tatmin edici /nihai mutluluk içeren bir hayata yönelik ortak bir arayıştır. (belirsiz / daha sonra Martin Prozesky / XX. yy. / William Lessa – XX. yy. – Antropolog / Evon Vogt – XX. yy.)
Tüm bu farklı kategorik tanımlar bizi dinin evrensel bir tanımının yapılamayacağı problemine götürmektedir ki bu farklı tanım probleminden daha büyük bir sorun teşkil eder. Amerikalı bilim insanları olan Hall, Pilgrim ve Cavanagh (1988) yukarıda özeti sunulan din tanımlarında dört temel soruna işaret ederler. Bunlar; belirsizlik, darlık, bölümlere ayırma ve ön yargıdır. Barnhart (1977) ise dinin tanımı sorununu beş başlıkta inceler. Bunlar; sulandırılmış tanımlar, tabiatüstüne inanç, genişletilmiş tanımlar, değerlendirmeci tanımlar ve doğru dindir. Hall, Pilgrim ve Cavanagh’a göre, yukarıdaki handikaplara düşmeden yapılacak tanım şu şekilde olmalıdır: “Din, halkın kendileri için sınırsız bir değere sahip varlık olduğunu kesin olarak teyit ettikleri şeyin değişen sembolik ifadesi ve onların bu varlığa verdikleri bir cevaptır.” Aslında bu tanım, başlangıçta sorulmuş olan “din nedir?” sorusunun cevabı mıdır değil midir? Aslında Hall, Pilgrim ve Cavanagh’ın açıklamaları bazı noktalarda diğer tanımlar hakkındaki tespitleri hususunda başarısız olmuşlardır. Çağdaş din bilimci Nanian Smart (1986, s.46-7.), insanların din olarak kabul ettikleri şeyi, asla tek bir ortak kategori içine yerleştirilemeyeceği için kesin tanım geliştirme işini bir kenara bırakmayı tavsiye eder. Ayrıca Smart, dini tanımlamanın tek yolunun, insanlığın bütün dini geleneklerini ailevi benzerliklere uygun bir şekilde sınıflandırarak incelemeyi vurgular. Böylece din, şu şekilde tarif edilir: Din, insanlar (ben-biz) için sınırsız değerde olan ve uygun bir şekilde kendisine cevap verdikleri varlığın değişen sembolik ifadesidir. Dinlerle fiili olarak karşılaştığımızda, bu çalışma tanımın her zaman ve her koşulda doğru olmadığını görebiliriz. Bu sebeple inanan toplulukların gerçek tecrübelerinden elde edilen hakiki fenomenlerle doldurulduğu ölçüde anlamı bir hale gelecek ve dinlerdeki fenomenleri gözlemledikçe tanımın önemsizliği de gözler önüne serilmiş olacaktır.
Fenomenoloji Nedir?
Fenomenoloji, Alman Felsefeci Edmund Husserl’e (1859-1938) atfedilen felsefi bir harekettir. Fenomenoloji, gerçeğin doğasının tasvirini sunmaktan daha ziyade gerçeği bilmenin yolunu bilme ya da inceleme yönünde bir metottur. Husserl, fenomenolojiyi tasviri bir bilgi teorisi olarak tanımlar. Bu süreçte hiçbir şey farz edilmez yada önceden varsayılmaz. Böylece fenomenler (Yunanca ‘phanos’, kendisini tezahür ettiren şey) tasvir etme ve tezahür edenin / görünenin anlamına ulaşmadır. Bu süreçte iki anahtar kelime iki anahtar rol oynamaktadır. İlki; Epoche’dir ki (Yunanca durdurmak, alıkoymak) tüm ön kabulleri paranteze alma yani yok kabul etmedir. İkincisi ise Yunancada şekil, düşünce ya da öz anlamına gelen (eidos)’u gerçekleştirmedir ki, gözlemcinin fenomenlerin gerçek yapısını ve anlamını sezmesi ve kavraması demektir. Böylece fenomenin asıl anlamı keşfedilir. Gözlemci, dünyayı fenomenlerden yeni meydana gelmiş gibi algıla ve onunla yeni gerçeklikleri sezmeye veya en azından gerçeklik hakkında evvelce ulaşılmış olandan daha doğru bir anlayışı gerçekleştirmiş olur.
Metodun Uygulanması
Epoche ve eidetik sezgi, fenomenologların kendisiyle varoluşun yapılarını gördükleri ve böylece de dünyanın nesnel bir tasvirini yaptıkları birinci dereceden vasıtalardır. Gözlem yapan özleri sezerken ve fenomenlerin kendini açmasını ve ifade etmesini izlerken üç temel safha meydana gelir: nesneleri isimlendirme, ilişkileri görme / fark etme ve süreci tasvir etme. Husserl’in izinde, fenomenolojik metodun dünyaya dair bilgiyi nasıl elde ettiğinin bir özeti aşağıdadır:
Paranteze Alma
1. Yargıları askıya ve ön kabulleri paranteze alma
2. Gerçek ve görünüş, doğru veya yanlış arasında yer alan önceki ayırımları dikkate almamak
3. Paranteze alınan ön kabullerin dışında yer alan fenomenlerin kendilerini ifade etmek için izin verme
Eidetik Sezgi
4. Nesneleri isimlendirerek ve fenomenleri betimleyerek fenomenleri ve süreci anlamaya çalışmak
5. Yapılardan hareketle fenomenlerin asli anlamlarını sezme
Sezgiyi Test Etme
6. Fenomenlerin kendisine gitme, gerektiğinde düzeltmeler yapma ve sezgiyi test etme.
Metodun sınırları ise şu şekilde tarif edebiliriz: Fenomenolojik metodun her şeyden önce, nesnel dünyayı anlamada öznel gözlemcinin rolünü araştırdığının öğrenciye hatırlatılması gerekir. Bir bilme metodu olarak fenomenoloji, dünya algılarının gözlemci tarafından iradi olarak sınırlandırıldığını ve gözlemciden bağımsız olmadığını kabul eder. Bir başka ifade ise, gözlemciyi gözleme eyleminden uzaklaştırmaz.
İşte bu sebeplerden dolayı, metot içindeki iki temel sınıra işaret edilmesi gerekmektedir: 1.subjektif gözlemciden ayrılabilir olan fenomenlerin saf hiçbir tanımına ulaşılamaz. 2. Bu dünyanın anlamının özünün nihai veya evrensel hiçbir ifadesi mümkün değildir. Bu iki sınır, öznenin nesnel dünya ile olan karşılıklı etkileşiminin fenomenolojik bir analizinin bir sonucudur.
İkinci Kısım
Din Fenomenolojisi
Din Fenomenolojisi, epoche ve eidetik sezgi usulünü, insanların uygun bir şekilde cevap verdikleri kendileri açısından sınırsız değer olarak kabul edilen şeyin farklı sembolik ifadelerin incelenmesine uygulayan bir metottur. Bununla birlikte maalesef, bu da yetersiz bir tanımdır ve Din Fenomenolojisi bu tanımlardan daha fazla şey ifade eder ve dinin incelenmesi için adım adım ilerleyen bir metodu gerekli kılar.
Dinin Çalışılmasındaki Fenomenolojik Adımların Özeti
1. Epoche’yi yerine getirme
2. Empatik müdaheleyi (interpolation) icra etme
3. Epoche’yi devam ettirme
4. Fenomenleri betimleme
5. Fenomenleri isimlendirme
6. İlişkileri ve süreçleri betimleme
7. Paradigmatik model inşa etme
8. Eidetik sezgiyi yerine getirme
9. Sezgiyi test etme
Fenomenoloji ile Dinler Tarihi Arasındaki Fark
İ
İsveçli tarihçi George Widengreen, fenomenolojinin dinin ifadelerini betimlediğini ve bilimsel olarak sınıflandırdığını; oysa tarihin farklı dinler içindeki gelişmeleri özel tarihsel analiz metoduna araştırdığını ileri sürmüş ve bu ayırımın devamının lüzumuna inanmıştır. (Sharpe, 1986, s. 242-3) Kristensen de, Widengreen gibi iki disiplini birbiri ile yakından ilişkili görmekle birlikte yukarda geçen ayırımı sürdürmüştür. Bu durumda dinler tarihçi bir dini betimlediğini ancak farklı dinlerin fenomenlerini karşılaştırma işini fenomenologlara bıraktığını ima eder. Ancak fenomenolog, tarihi tamamen göz ardı ederek bu işi yerine getiremez. Eliade ise, Dinler Tarihine hermenötiği, yani bu dini bilginin anlamlarının farklı kültür ve zamanlarda nasıl tecrübe edilip yaşandığı ve böylece din bilgininin bundan nasıl bir yorumla sonuca vardığına yoğunlaşır. Onun asıl amacı aslında ampirik metodu kullanarak dini bir tecrübenin anlamını yada o dinin anlamını veya dünyanın dini bir anlamını yakalamaktır. (Eliade, 1959, s. 88) işte Eliade’in tasvir ediyor göründüğü şey, Din Fenomenolojisi denen şeydir. İşte bu anlamda, Ursala King tarafından özetlenen (1983, s. 39) fenomenoloji, herhangi tarihsel bir art art ardalığı dikkate almaksızın bilgiyi sınıflandırır ve bu sebep ile anokronistik denmese de, tarih dışı olarak tanımlanır. Burada Cox şöyle devam eder: “…,benim Din Fenomenolojisiyle kast ettiğim şey Kristensen, Widengren, Bleeker, Eliade, Smith ve Smart gibi zikrettiğim bilim adamları tarafından savunulduğu şekliyle tarihsel ve gözlemsel metotların birlikte çalışmasına tekabül eder. İşte bu sebeple Din Fenomenolojisi bu kitapta, yukardaki dokuz adım ve iki anahtar yaklaşım olan epoche ve eidetik sezgi başlıkları altında Dinler Tarihi ve karşılaştırmalı bilgiyi de içerir. Bu anlayış, Eliade gibi tarih dışı saf bilginin var olamayacağını kabul eder. Tarihsel bilgiyi ele etme ile fenomenolojik özleri görme arasındaki gerilimi kabul eder. Schimd’in ardından (1974, s. 4) fenomenolojiyi, bu anlamda bütüncül bir din bilimi olarak kabul eder.
Üçüncü Kısım
Din Fenomenolojisi Niçin Gelişti?
Bu bölümde, bilimsel indirgemecilik, dinin kökeni ile ilgili evrimci teoriler, yansıtmacı teoriler, teolojik indirgemeciliğe yönelik başlıklar altında Din Fenomenolojisinin reaksiyonu ve gelişim süreci incelenmiştir.
Fenomenolojik itirazlar şu şekildedir:
· İndirgemecilik: din, dini olmayan kategorilerle açıklanır.
· Varsayımlar: dini fenomenler, zihinsel olarak düşünülen teorilere uyum sağlaması amacı ile fiili olarak gözlemlenmeden açıklanır.
· Tahrif: fenomenler, inananın bakış açısına uymayacak şekilde yorumlanır yani tahrif edilir.
· Anlamın yokluğu: özel dini geleneklerin ve genel manada dinin anlaşılması engellenir.
Bu itirazlara yönelik birinci dereceden fenomenolojik çözümler, aşağıdaki gibidir:
ü Epoche: gözlemcinin mümkün olduğu kadar, ön yargıya dayalı, kişisel yada akademik kanaatlerini askıya alma.
ü Empatik müdahale: inananların hayatına, pratiğine ve bakış açısına katılma
ü Epoche devam ettirme: bir dine bağlı olan insanların hakikat iddialarıyla ilgili hükümlerden kaçınma
ü Eidetik sezgi: dinin manasını inceleyerek anlamına ulaşmaya çalışmak
Gerçekte çok az bilim insanı fenomenoloğun kendisine itiraz ettiği bütün bu teknikleri kullandığı söylenebilir. Bu bölümdeki itirazların abartılı olduğu ve bu itirazlara önerilen çözümlerin her zaman mükemmel sonuçlar vereceği iddia edilmemelidir.
Dördüncü kısım
Fenomenolojik Metot: Örnek Bir Çalışma
Kurova Guva adlı Zimbabwe dini geleneğindeki özel bir ayinin mercek altına alındığı bu bölümde, fenomenolojik metodun nasıl uygulandığını örneklemek amacına odaklanılmıştır. Yargıların askıya alınmasını, detaylara inmeyi ve bu aşamalardan her birindeki sınırlılıklara işaret ederek fenomenlerin sınıflandırmalarını oluşturma ihtiyacı vurgulanmıştır. Gözlemci, yukarda bahsi geçen gelenekler ile başka dini gelenekler ile karşılaştırmak ve aralarındaki farklılıklardan yola çıkarak modeller geliştirmek amacı ile bu geleneklerin fenomenlerini nasıl anlayabildiği betimlenmiştir. Sürecin testi fenomenlere geri gitmekle mümkündür. Bu model araştırmanın kapsamında, fenomenolojik kategorilerin anlamlarını keşfetmek, yaşayan ve arkaik gelenekleri üzerinde bir çok bilim adamı tarafından yapılan araştırmalardan hareket edilmiştir. Bu bağlamda ve örnekte fenomenolojik metodun ilk beş basamağı uygulanmış ve değerli sonuçlar elde edilmiştir.
İKİNCİ BÖLÜM
FENOMENLER
Beşinci Kısım
Mitler ve Ayinler
Bu bölümde sunulan şekli ile mitlerin, ayinlerin ve onlar arasındaki karşılıklı ilişkilerin tasvirleri ve yorumlarıyla, onlar hakkındaki muhtemel bütün yorumlar hedeflenmemiştir. Bahsi geçen yorum ve betimlemeler, Turner’ın çevre ile iç içe geçmiş dediği “şey” olan ‘dini’ yönü vurgularlar. Diğer disiplinler, ayinlerin, mitlerin yeniden yürürlüğe konmasında daha fazlasını yaptıklarını, mitlerin hassaten dünyanın ve bir halkın kökenlerini uygun olarak açıklayacağına işaret ederek, bu çevre içindeki diğer yönlerini vurgularlar. Mircea Eliade, Ninian Smart ve Joseph Campbell tarafından gerçekleştirilen araştırmanın, fenomenolojik metodun beşinci ve altıncı adımlarına uygun olarak hususi geleneklerin bol ve kesin örneklerine dayandırıldığını söyleyebiliriz. Bu süreç, bize paradigmatik modele uygun olarak mitler ve ayinlerin dini önemi ile ilgili sonuçlara ulaşmamıza yardım etmiştir. Ayrıca dini anlamanın güvenilir bir yolu olduğuna yönelik bir izlenim de uyandırmıştır.
Altıncı Kısım
Kutsal Uzmanlar ve Sanat
Kutsal ve insan arasında aracı olarak tanımlayacağımız kutsal uzmanlar ve tasvir ile temsil şekliyle sanat hakkındaki görüşler bu iki fenomenin birbiriyle nasıl yakından ilişkili olduğunu ortaya koymaktadır. Kutsal uzman sanat olmaksızın aracılık etmesi söz konusu değilken sanat a aracılığı sembolize eden bir vasıta haline gelir. Bu ilişkiyi anlamak kutsal uzmanının ayinde sanatı kullanımını betimlememize ve dinin fenomenolojik yapısının bir kısmını keşfetmemize yardım eder. Bu bağlantıları ve ilişkileri keşfeden bir din çalışmaları öğrencisi dini fenomenler arasındaki işleyiş ve karşılıklı ilişkiler hakkında bir anlayışa ve noktaya ulaşır.
Yedinci Kısım
Kutsal Metin ve Ahlak
Bu başlıkta, kutsal ve metin ve ahlak, dini fenomenler arasındaki karşılıklı iki ileri düzeyi ortaya koyar. Kutsal metin ve ahlakın arasında yakın bir ilişki bulunmakla birlikte, kutsal uzmanlar ve sanat formları da, mitler ve ayinlerle de yakından ilişkilidirler. Mitler, ayinler, kutsal uzmanları, sanat, kutsal metin ve ahlak arasındaki ilişkilere yönelik tartışmalar bütün bu fenomenler ve süreçler arasındaki karşılıklı ilişkilerin, kompleks olduğu ve diğer durumların da faydalı bir şekilde analiz edilebileceğini de akla getirir.
Sekizinci Kısım
İnanç Hususi Örneği
İnançlar, insanların kendileri için sınırsız değer olarak cevap verdikleri şey hakkındaki düşünceleri fikirler ve kanaatler olarak tanımlanır. Sınırsız değer, sözlerle ifade edilen inançla aynı şey değildir. İnanç, bir dine bağlı olan kimsenin kendi sınırsız değerini kendisinin anlamasına ve onu başkalarına iletmesine yardım eder. Her bir fenomenolojik sınıflandırmalar içlerinde inançları bulundururlar. Onlar her zaman açıkça ifade edilemeseler de bu inançlar bu sınıflandırmalardan çıkarılabilirler. Fenomenologlar bu fenomenleri ele alır, onları isimlendirir ve sonra onlardan hareketle inananın kutsal anlayışını belirlemeye çalışır. Artık, zihnimizdeki bu ilişkiler dahilinde fenomenolojik süreçteki 7. Adımı meydana getiren paradigmatik modeli resmetmeye hazır hale gelmiş bulunmaktayız. Bu model inanan bir toplumun kendisi için sınırsız bir değerin gerçekte ne olduğunu tanımlayan inançları içeren fenomenler aracılığıyla kutsalı nasıl tecrübe ettiklerini betimler.
Ø Paradidigmatik model
Ø Gözlemci – epoche’yi gerçekleştirme, empatik olarak müdahale, epoche’yi sürdürme
Ø Dini çalışmaya yönelik paradigmatik model – halkı gözleme (toplumdaki birey, ben-biz), dini faaliyetleri betimleme (farklı fenomenler), fenomenleri isimlendirme(mitler, ayinler, sanat, kutsal uzmanlar, kutsal metin, ahlak), fenomenler arasındaki ilişkileri ve süreçleri fark etme, inançları teşhis etmek, sınırsız değeri / kutsalı tanımlama
Sınırsız değerin tecrübe edilmesi, her zaman inanç kelimelerini kullanarak başarılamayacaktır. Ancak bu tecrübe, mitsel ayinleri yeniden yürürlüğe koyarak, kutsal bir uzmanın meditasyonu sayesinde, sanat içinde veya kutsal metni dinleyerek yada onu okuyarak gerçekleştirilebilir. Fakat inançlar yine bu fenomenlerin içinde yer alacakları için dini tecrübeyi tanımlama ve yorumlamada zorunlu bir fonksiyon icra edeceklerdir. İşte bu noktada inançları karşılaştırma ihtiyacı meydana gelir. İnançların içeriği ise farklı dini geleneklerde pek tabiidir ki farklılık arz ederler. Bu sebeple fenomenolog, fenomenleri dikkatle inceleyerek ortak ve farklı inançları ortaya çıkarmak için epoche’u ve empatik müdahaleyi (interpolation) kullanması gerekir. Bu sebeple farklı dini gelenekler, paradigmatik modele ve daha önce şekil olarak gösterdiğimiz dini tecrübenin safhalarına uygun olarak karşılaştırma yapabilir. Herhangi bir dini gelenek içindeki mitler, ayinler, kutsal uzmanlar, sanat, kutsal metin ve ahlakın bir tasvirine ulaşmak için fenomenolojik adımlar takip edilmelidir. Bu betimlemeden hareketle, o geleneğin numinolojik, antropolojik ve soteriyolojik inanç tiplerinden hangisine ait olduğuna yönelik tanımlama yapabilecek bir pozisyona geliriz. Sonra bu inançları özel bir dini geleneğin dini yapısı olarak isimlendirebilir ve aynı şeyi diğer gelenekler içinde yapabilir ve böylece onları artık karşılaştırabiliriz.
Fenomenolojik Metot İçinde Dini İnançların Karşılaştırılması
Din fenomenleri, dini inançların, numinolojik, antropolojik ve soteriyolojik inançlara göre tanımlanması, dinlerin inançlarının karşılaştırılması, dinlerdeki kutsal tecrübeleri karşılaştırma, dinlerdeki kutsal hakkındaki yorumları karşılaştırma, dinlerdeki fenomenler, inançlar, tecrübe ve yorumlar arasındaki ilişkileri anlama.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
DİNİN ANLAMINA DOĞRU
Bu bölümde, imanın ışığında sınırsız değeri ve kutsalın genişletilmiş bir anlamı gözden geçirilecektir. Bu süreçte, fenomenolojik kategorilere dair önceki tanımların bir kısmını nitelendirilir ve bu metoda göre dinin yapısı ve anlamına ilişkin genel sonuçlara ulaşılmaya çalışılır. Bu noktaya ulaşırken, kutsal ve kutsalın tezahürlerinin arasını ayırmaya gidilmiş ve inananlar kutsalın tezahürlerini, iman aracılığıyla algılama ve inançlar aracılığıyla da onları, kendi sınırsız değerlerinin somut göstergeleri olarak kavrarlar. Ayrıca, bu bölümde, Eliade takip edilerek, aynı zamanda kutsalın, dini bilinç için evrensel bir görüş ve gerçekliği kavrama yolu tanımladığı da ortaya koyulmuş ve sonuç bölümünde ele alınacak fenomenolojik metoddaki son adıma ulaşılmıştır.
Onuncu Kısım
Eidetik Sezgi
Dinin Anlamını Kavrama
Bu kısımda, biri Cox’a ait olmak üzere üç örnek verilerek öğrencinin fenomenolojik metot içindeki nihai adımları anlamasına yardım edilmiştir. İlk iki örnek, dini anlama hususundaki olumlu katkılarına uygun olarak ele alınmışlar ve sonra fenomenolojik adımlar açısından test edilmişlerdir. Bu testin ışığında, bahsi geçen iki örneğin yeniden gözden geçirilmesi olarak Cox kendi sezgisini sunmuştur. Genel olarak, dinin anlamına yönelik eidetik sezgiye ulaşmak için temel olan ve herhangi bir dinin çalışılmasına yönelik paradigmatik modeli içeren faklı ögelerle ilgili sonuçlara ulaşılmıştır. Bu ögeler, bina blokları gibi fonksiyon icra etmişler ve bütün diyagram için tartışılan ve ilave edilen yeni boyutlar olarak bir kısım gözden geçirmelere ve değişikliklere uğramışlardır. Fenomenolojik metot içindeki bu aşamaların nihai bir özeti aşağıdaki gibidir.
FENOMENOLOJİK METOT
Gözlemcinin tutumları
1. Epoche’u icra etme
2. Empatik müdahaleyi icra etme
3. Epoche’u sürdürme
Gözlemler
4. Fenomenleri tasvir etme
5. Fenomenleri isimlendirme
6. İlişkileri ve süreçleri tasvir etme
7. İnançları tayin etme
8. İmanı tecrübe etme
9. Sınırsız değeri tanımlama (din-1, din-2, din-3’ün bu aşamalarda karşılaştırılması)
10. Dini bilincin yapısı olarak kutsalı tasdik etme
11. Paradigmatik model inşa etme
12. Eidetik sezgiyi başarmak: dinin anlamı
13. Sezgiyi test etme (gerektiği yerde yeniden gözden geçirerek ilk 9 basamağı yeniden uygulamak üzere fenomenlere geri gitme)
1. Epoche icra etme: gözlemci, gözlemlemeyi düşündüğü din ya da dini gelenek hakkındaki önyargıya dayalı kişisel inanç ya da akademik görüşlerini paranteze / askıya alır.
2. Empatik müdahaleyi icra etmek: gözlemci kendisi için yabancı, garip, tuhaf ve kendi tecrübesinin dışında kalan şey hakkında bir hassasiyete ulaşmak maksadıyla kendi tecrübesine dahil eder.
3. Epoche sürdürme: gözlemci fenomenlerden, imanın aktüel algısından, sınırsız değerin hakikatinden yada kutsalın var oluşundan çıkarılan inançlara dair hakikat hükümlerini askıya alır.
4. Fenomenleri betimleme: fenomenolog, din müntesiplerinin aktüel uygulamalarını gözlemler.
5. Fenomenleri isimlendirme. Fenomenolog, sınırsız değerin ifade kategorilerini, mitler, ayinler, sanat, kutsal uzmanlar, kutsal metin ve birçok dini gelenek arasındaki fenomenlerin doğasına dair genel sonuçları içeren ahlak şekillerine ayırır.
6. Karşılıklı ilişkileri ve süreçleri betimleme: fenomenolog, bir din içindeki fenomenlerin sınıflandırmaları arasındaki dinamik ilişkileri ve gelişmeleri sıralar.
7. İnançları tayin etme: gözlemci, bilişsel değer ve fenomenlerden çıkartılan tezahürlerin bilişsel anlamı hakkındaki düşünceleri, fikirleri ya da kanaatleri kaydeder.
8. İnancı tecrübe etme: iman, inananlar için sınırsız değeri algılama yolu olduğundan ve onlar için kutsal tezahürleri görmelerini ve tecrübe etmelerini mümkün kıldığından, araştırmacı onları araştırmasına dahil eder.
9. Sınırsız değeri tanımlama: fenomenolog, inananlar için beşeri terimlerle nihai diye ifade edilen, diğer hiyerofaniler sayesinde tezahür edilen bir hiyerofani olan imanın nesnesini yada odağını nitelendirir.
10. Kutsalı teyit etme: inananın bakış açısından gözlemci, dini bilincin yapısını da içeren bütün dini geleneklerin arkasında duran tanımlanamaz ve isimlendirilemez bir sırrı belirler.
11. Paradigmatik model inşa etme: fenomenolog, kendisine uygun olarak her hangi bir dini çalışacağı ve kendisi sayesinde eidetik sezgiyi gerçekleştirebileceği bir model inşa eder.
12. Eidetik sezgiyi başarmak: gözlemci, genel olarak dinin manasını ya da özünü anlar.
13. Sezgiyi test etme: araştırmacı, inananın bakış açısından eidetik sezginin doğruluğunu tespit etmek için fenomenlere geri gider.
Din çalışmaları yapan öğrenci, bu kitabı okumasının ardından, fenomenolojik metodolojinin tüm basamaklarını iyice anlayacak, dine yönelik farklı metot ve yaklaşımları değerlendirebilecektir. Bu metodu kendi araştırması ve daha ileri çalışmalar için kullanacak ve dinin anlamı hakkındaki teorilere dair kendi eleştirel gözlemlerini geliştirecek bir konumda bulunacaktır. Böylece din çalışmaları yapacak olan öğrenciye fenomenolojinin dini çalışmalar içindeki disiplin ve kendine uygun terimler eşliğinde dini anlamaya yönelik çabalar olduğu öğretilmiş olacaktır. Bununla birlikte öğrenci, din çalışmasını bu metotla sınırlandıramaz. Fenomenoloji, din çalışması hususundaki tek yol olduğu da asla söylenemez. Bununla birlikte fenomenolojik metot, dindar halkın kendi dinlerinin fenomenlerde ifade edildiği, inançlarda sözle dile getirildiği, imanda anlaşıldığı ve dini kurumlar ile aracılığıyla din dışı dünyada ortaya çıkmış haliyle ne anlam ifade ettiğini belirleme / tanımlama hakkının dindar halka has bir şey olduğunu kabul eder. Son olarak, fenomenolog, Din Fenomenolojisinin sadece, din mensuplarının bakış açısını uygulama ve onların geleneklerini ‘içeriden’ tecrübe etme olduğunu ileri sürer. Gözlemci, hakikatin ‘dışarıdan’ adil ve objektif bir görünüşüne ulaşabilir.
Kitap, Din Fenomenolojisinin teorisi, yöntemi ve uygulaması hakkında uygulamalı modeller eşliğinde öğretici ve ufuk açıcıdır. Eser, sade ve anlaşılır bir dille tercüme edilmiştir.
Comments