Yazar: Prof. Dr. RECEP KAYMAKCAN
KİTAP TANITIMI
Rıdvan DEMİR
01 ARALIK 2010
Kitap, beş bölümden oluşmaktadır.
Birinci bölümde, İngiltere’de tarihi süreç içerisinde gerçekleşen din eğitimi alanındaki değişiklikler, yasal düzenlemeler ve onların sebepleri üzerinde durulmuştur. Bu bağlamda, eğitim açısından önemli düzenlemeler içeren 1944 Eğitim Yasası ve 1988 Eğitim Reformu Yasası’nın din eğitimiyle ilgili getirdikleri tahlil edilmeye çalışılmıştır.
İngiltere, çoğunluğunu Anglikan mezhebine mensup Hristiyanların oluşturduğu bir Batı Avrupa ülkesidir. Ülkede devlet kilisesi bulunmaktadır. Sembolik olarak siyasi otoriteyi temsil eden Kraliçe aynı zamanda İngiliz Kilisesi’nin de başıdır. Resmi anlamda seküler bir ülke olmamasına rağmen İngiliz toplumu seküler değerleri benimsemiş bir ülke olarak tanımlanabilir. İngiltere din eğitimi deneyimi kültürler arası din eğitimi açısından örnek bir yere sahiptir. Şüphesiz din eğitimi konusunda mevcut kazanımlar ve değişiklikler İngiltere’de bir anda gerçekleşmemiştir.
İkinci bölümde, Türkiye’de karşılığı olabilecek bir din eğitimi faaliyeti bulunmayan ve bir çok yönden İngiltere’ye özel diyebileceğimiz, okullardaki toplu ibadetin yasal temelleri, tanımı, amacı, okullarda uygulanması ve toplu ibadet üzerine yapılan tartışmalar incelenmiştir.
Toplu ibadet (collective worship), İngiliz eğitim sisteminin asırlardan beri bir parçası olmuş ve olmaya da devam etmektedir. Her ne kadar toplu ibadetin eğitim sistemindeki yeri ve nasıl olması gerektiği üzerinde tartışmalar olsa da 1944 Eğitim Yasası ile birlikte okullarda zorunlu hale gelmiş ve 1988 Eğitim Reformu Yasası’nda da bazı değişikliklerle birlikte varlığını korumuştur. Türk eğitim sisteminde toplu ibadete karşılık gelebilecek dini nitelikli okul faaliyeti bulunmamaktadır. Ayrıca diğer Avrupa ülkeleri devlet okullarında da benzer bir faaliyetin olduğu pek söylenemez. Toplu ibadetin okullardaki mevcudiyeti tartışma konusu olup, başta Müslüman toplumu tarafından olmak üzere Britanya hümanistleri ve az sayıda din eğitimcisi tarafından sorgulansa da bu faaliyetin okullardan tamamen kaldırılmasını isteyenlerin sayısının fazla olduğu söylenemez. Bu nedenle gelecekte toplu ibadetin okullarında kaldırılması mümkün gözükmemekle birlikte bir revizyona ihtiyaç bulunduğu da gözlemlenmektedir.
Üçüncü bölümde ise, araştırma projeleri sonucu geliştirilen ve özellikle İngiltere’de devlet okullarında etkinliği olan fenomenolojik ve yorumlayıcı din eğitimi yaklaşımlarının temel özellikleri, bu yaklaşımlara yöneltilen eleştiriler ve diğer din eğitimi yaklaşımları içerisindeki yeri ortaya koyulmaya çalışılmıştır.
Bu bölümde İngiltere din eğitiminde etkinliği olan ve dinler arası din eğitimi anlayışı içerisinde değerlendirebileceğimiz fenomenolojik ve yorumlayıcı din eğitimi yaklaşımları ve bu yaklaşımlara karşı yöneltilen eleştiriler incelenmeye çalışılmıştır. Fenomenolojik yaklaşım, okullardaki din eğitimi içeriğinde de radikal değişikliklerin yapılmasında öncü bir rol oynamıştır. Bu yaklaşım, din eğitiminin Hristiyanlık öğretimi ile sınırlandırmayıp diğer dünya dinlerinin de günümüz seküler ve çoğulcu toplumundaki okullarda öğretilen din eğitimi müfredatına dâhil edilmesini savunmuştur. Bu yaklaşımın bir diğer özelliği diğer dinlerin nasıl öğretim konusu yapacağı konusunda geliştirdiği eğitimsel ve liberal din eğitimi anlayışıdır. Fenomenolojik yaklaşım diğer dinler öğretilirken Hristiyan bakış açısı ve paradigmalarıyla sunulmasını kesin olarak reddetmektedir. Onun yerine seküler toplumlardaki oklulardaki din eğitiminin dinlerin hangisinin doğru olup olmadığı meselesinden ziyade empati yoluyla dinleri kendi mensuplarının bakış açısıyla anlaşılmaya çalışılması ilkesini ortaya koymuştur. Diğer dinleri anlamaya çalışırken kişinin kendi ön yargılarını ve inançlarını paranteze alması gerektiğini savunmuştur. Bu anlayışın devlet okullarındaki din eğitiminde uygulama imkânı bulması aynı zamanda İngiltere’de tek bir din eğitimi dersi ile ülkede bulunan azınlık din mensuplarının taleplerinin karşılanmasında etkili olmuştur. Yorumlayıcı din eğitimi anlayışı fenomenolojik yaklaşım sonrası geliştirilen din eğitimi yaklaşımlarından biri olmasına rağmen son yıllarda okullarda din eğitiminde oldukça etkili din eğitimi metotlarının başında gelmektedir. Din eğitiminde yorumlayıcı din eğitiminin etkin olma nedenleri arasında bu yaklaşımın akademik ve ekonomik yönden iyi desteklenen projeler sonunda ortaya çıkması, teori ile aynı anda din eğitiminde kullanılması için ders materyallerinin geliştirilmesi ve fenomenolojik yaklaşımı reddetmekten ziyade ona yapılan eleştirileri de göz önüne alarak konulmuş bir anlayışı olmasıdır.
Dördüncü bölümde de, İngiltere bağlamında kilise okulu kavramı, bu okulların eğitimdeki yeri ve devlet okullarından farklı olduğu yönlerden ve kilise okulu eleştirisi üzerinde durulduktan sonra kilise okullarındaki din eğitimi incelenmiştir.
Kilise okulları, dini eğitim vermek ve din adamı yetiştirmek için kurulmuş okullar değildir. Kilise okulları devlet okulları gibi genel eğitim veren okullardır. Ancak bu okullar, Hristiyan değerlerini eğitim alanına yansıtmak üzere kurulduğu için öğretmen seçimi, ders dışı faaliyetler, din eğitimi ve toplu ibadetler vb. konuşlara devlet okullarına göre daha fazla önem vermektedirler. Kilise okullarının varlığı İngiltere’de eğitim alanında devletle kilise alanında uzun tarihe dayalı ortaklığın bir göstergesidir. Kilise okullarının eğitim alanındaki toplam payı yaklaşık dörtte bir civarındadır. Kilise okullarına rağbet son yıllarda artmaktadır. Kilise okulları, devlet yardımı alan ve devlet kontrolünde olan kilise okulu olarak iki gruba ayrılmaktadır. Devlet yardımı alan kilise okulu statüsü kiliseyi okullarla ilgili konularda karar vermede etkin kılmaktadır. Ancak kilisenin eğitim giderlerinin % 15’ini karşılamasını gerektirmektedir. Eğitim giderlerinin % 85’i devlet tarafından karşılanmaktadır. Devlet kontrolünde kilise okulu statüsü ise kiliseyi maddi yükümlülüklerden tamamen kurtarmakla birlikte okulların idaresinde etkinliğini azaltmaktadır. Bu kilise okullarının finansmanının tamamı devlet tarafından karşılanmaktadır. Kilise okulları, özel okul olmadığından bu okula devam eden öğrencilerden herhangi bir eğitim ücreti alınmamaktadır. Katolik okulları İngiliz Kilise Okulları’na göre din eğitimi konusunda daha gelenekçi ve muhafazakâr bir tutum içerisindedir. Hem kilise okulları hem de devlet okulları eleştiri altındadırlar.
Beşinci ve son bölümde, devlet okullarındaki din derslerinde İslam dini öğretilirken nasıl bir metot takip edildiği, içerik olarak hangi konulara yer verildiği, İslam dini öğretiminde yanlış ve ön yargılı tutumun olup olmadığı konuları mevcut literatür ışığında değerlendirilmiştir. Konuyu anlamaya yardımcı olmak için de İngiltere’deki Müslümanlar ve onların özellikle eğitimle ilgili talepleri üzerinde durulmuştur.
İngiltere’de İslamiyet Hristiyanlıktan sonra en çok mensubu bulunan dindir. En büyük dini azınlık olan Müslümanların sayısı yaklaşık 1.5 milyondur. İngiltere’de Müslümanların varlığı 19. yüzyılın sonlarına kadar gitse de ikinci dünya savaşı sonrası Müslümanların sayısı belirgin olarak artmaya başlamıştır. İngiltere’nin iş gücü ihtiyacı sebebi ile göçen güney Hindistan Müslümanları ilk sırada yer alır. 20 yıllık uğraşının ardından Müslümanlar devlet yardımı alan iki okul açmaya muvaffak olmuşlardır. Örgün eğitimin içinde Müslüman öğrencilerin okul elbisesi, helal et, okullarda ibadet yeri verilmesi, alternatif toplu ibadet gibi dini nitelikli pratik isteklerini karşılama konusunda önemli mesafeler alınmıştır. Bu isteklerin birçoğu özellikle Müslüman nüfusun yoğun olarak yaşadığı bölgedeki okullarda karşılanmaktadır. Bu konularda ulusal düzeyde bir düzenlemenin bulunmamamsı Müslüman toplumu her yerel eğitim otoritesi nezdinde mücadele yapmasını gerektirmektedir. Farklı mezhep ve dinler için ayrı din dersi öngörmeyen İngiltere din eğitiminde, tek bir din dersi içinde farklı din mensuplarının talepleri karşılamaya çalışılmaktadır. Bu model içerisinde İslamiyet yalnızca Müslüman öğrencilerin olduğu okullarda öğretim konusu yapılmamakta, din eğitimi dersine giren bütün öğrencilere İslam dini öğretilmektedir. Farklı dinleri bir din dersi içerisinde öğretmeyi hedefleyen İngiliz din eğitimi sisteminde genel olarak “ dinler arası din eğitimi ” olarak adlandırılabilecek yaklaşım uygulanmaktadır. Bu farklı dinlerin yanlış anlaşılmasına meydan vermese de İslam’ın batıda yanlış anlaşılma ve önyargıyı tamamen ortadan kaldırmış diyemeyiz. Hz. Muhammed’in hayatı, evlilikleri ve şiddet en fazla önyargının olduğu alanlardır. Müslüman öğrencilere ailesinde anlatılan İslam ile okullarda anlatılan İslam arasında da yaklaşım ve metot açısından farklılıklar bulunmaktadır. Okullarda, İslam’a yönelik dini kabullerin güçlenmesinden ziyade din kavramı güçlendirilerek din konusunda anlama kapasitelerinin arttırılması amaçlanmaktadır. İngiltere’de, İslam hakkındaki ders materyalleri yeniden gözden geçirtilmeli ve öğretmen yetiştirme programlarında buna daha bir hassasiyet gösterilmelidir.
İlave bölümde, İngiltere’deki yüksek ve orta öğretimde din eğitimini içeren ve TÜBA’ya (Türkiye Bilimler Akademisi) sunulan araştırma raporunun gözden geçirilmiş şekli verilmiştir. Rapor dört ana bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde, araştırmanın amacı, konusu ve yöntemi üzerinde bilgi verildikten sonra ikinci bölümde, İngiltere yüksek din öğretimi hakkında ulaşılan sonuçlara yer verilmiştir. Üçüncü bölümde ise, orta dereceli okullarda din eğitimi üzerinde durulmuştur. Son bölümde, din eğitiminde İngiltere tecrübesini dikkate alarak Türk din eğitimi ile ilgili örnekler sunulmaktadır.
Ciddi bir emeğin mahsulü olan çalışma hem titizlik ile ele alınmış, hem son derece başarılı bir şekilde bölümler ve alt başlıklar oluşturulmuştur. Farklı bir ülkenin, özellikle bir batı Avrupa ülkesinin seçilmesindeki isabet bir kenara, elde edilen sonuçlar büyük oranda (toplu ibadet hariç) Türkiye ile karşılaştırılabilme imkânı da vermektedir. Türk din eğitimi sisteminin revizyonuna yönelik ilave bölüm yine titiz bir dört aylık çalışmanın ürünü olup, dikkate alınması elzem olan başlıklara ve içeriğe sahiptir. Her bir başlık dikkat ile ele alınıp eğitim şuralarında gözden geçirilmeleri şarttır. Son olarak İngiltere’ye yönelik bir tavsiyeler ek bölümü de (ilave bölüm -2 şeklinde) hem kitabı bir kat daha önemli hale getirecek hem de Batıda İslam hakkındaki önyargı ve öznel yaklaşımları kısmen de olsa hafifletecektir. Bu sebeple İngiltere’de yaşayan Müslüman öğrenciler için örgün öğretimin içinde okutulacak 30-40 sayfa civarında fazla hacimli olmayan bir eser kaleme almak ülkede diğer din dersi kitaplarına ve hatta diğer Avrupa ülkelerine de bir örnek teşkil edecek ve böylece Batı ülkelerinde bulunan islamofobia’nın önüne bir set daha çekilmiş olacaktır. Avrupa Birliği’ndeki konumu düşünüldüğünde İngiltere din eğitimi sistemindeki yazılacak bu eser ile meydana gelecek değişikliğin diğer Avrupa Birliği ülkelerine de model olacağı ihtimallerden uzak tutulmamalıdır.
Comments