BIBLE YAHUT KITAB-I MUKADDES
Rıdvan DEMİR
KİTAP TANITIMI
Tevrat ve İnciller medeniyet dünyasının kutup yıldızı olmuşlardır. Özellikle Bible; medeni dünyanın neredeyse tüm düşüncesini, bütün inançlarını ve tüm bilgeliğini üstünde toplamayı başarmıştır. Bu sebeple Bible’i tanımadan Avrupa’nın ruhunu çözmek imkansızdır.
Bible’in Türkçesi olan Kitab-ı Mukaddes; dilimize ilk defa 1666’da, Sultan IV. Mehmed’in baştercümanı olan Ali Bey tarafından çevrilmiştir. Fakat Kitab-ı Mukaddes İslami bir tabir olmaktan uzaktır çünkü Bible’in kucakladığı kitaplar ancak bazı Hıristiyan kiliseleri için kutsal görülmektedir. İslamiyete göre Kuran-ı Kerim indikten sonra Bible itibarlarını kaybetmiş ve tarihi bir mecmua halini almıştır.
Bible deyince akla ilk olarak Eski Ahid’le Yeni Ahid gelmektedir. İsrail kavmi için Rab’la kendi aralarında bir antlaşma vardır ve bu anlaşmanın Arapçasına Ahid denmektedir. İsa’dan sonra ikinci asırdan itibaren Hıristiyanlarda kendi yazılarına Antlaşma adını verdiğini görmekteyiz. Eski Antlaşma’ya giren kitapların çoğu İbranice, Yeni Antlaşma’ya giren kitapların çoğu ise Yunanca yazılmıştır.
Kitab-ı Mukaddes’i ilk olarak Mısır Kralı Batlamyos, İbranice’den Yunanca’ya tercüme ettirmiştir. Bible’nin bu tercümesine İskenderiye Metinleri de denir. Fakat Latince’ye çevirinin ilk olarak ne zaman gerçekleştiğini bilmiyoruz. Elimizdeki, İbrabice’den yapılmış ilk Latince çeviri dördüncü yüzyıl Vulgat adını taşıyor. Vulgat, Bible’nin ilk Almanca, Fransızca ve İngilizce tercümelerinin de kaynağıdır. İbranice ilk Bible bütün olarak 1488’de basılmıştır.
Türkçe’ye Kitab-ı Mukaddes olarak çevrilen Bible asırlarca derlenmiş olan bir İbrani edebiyatı antolojisidir. Bu antolojiye Hıristiyanlarda kutsal saydıkları yazıları eklemişlerdir. Bible’in kucakladığı kitaplar bugün ikiye ayrılır: Eski Ahid ve Yeni Ahid. Eski Ahid altında toplanan irili ufaklı risaleler 39 tanedir. Yeni Ahid ise 29 tane risale bulunur. Demek ki Bible aşağı yukarı 65 risaleyi kucaklamaktadır. Bu risaleler çeşitli tarihlerde ayılanmış ve Kilise tarafından muteber sayılarına Kanon adı verilmiştir. Fakat bu Kanonlar kiliseden kiliseye değişebilmektedir. Bu sebeple herkesçe kabul edilen bir listesi yoktur.
Eski Ahid ve Yeni Ahid ile alakalı biraz daha detaylı bilgi vermek gerekirse;
Eski Ahid; Yahudiler tarafından 3 bölüme ayrılan Mukaddes kitaptır. Bu bölümler:
• Pentatök
• Nebiler
• Yazılar veya Hacıyografya
Pentatök, İsrail’in nasıl bir millet haline geldiğini ve mev’ud toprağı nasıl eline geçirdiğini anlatır.
Nebiler, İsrail’in Arzı-ı Mevud’daki yaşayışını anlatmaya devam eder. Krallığın kuruluşunu ve gelişmesini tasvir eder. Kavme, Nebilerin mesajını sunar.
Yazılar veya Hacıografya, kötülük ve ölümün, varlıklar zinciri içinde nasıl bir yer tuttuğunu anlatır.
Kısacası Hıristiyan Bible’inin en az dörtte üçü, ilk Hıristiyanlardan beri Eski Ahid diye tanınan Yahudilerin kutsal yazılarıdır. Eski Ahid’de Rab ile onun sevgili kavmi İsrail’in münasebetleri anlatılır.
Yeni Ahid ise eskisi gibi bir kitaplar mecmuasıdır. Bu kitapların başlıcaları;
• İnciller
• Havarilerin İşleri
• Rasullerin Mektupları
• Vahiy Kitabı
İnciller, Eski Ahid için Pentatök kısmına eşdeğerdir. Yani bir nevi Yeni Ahid’in Pantatök’üdür. İnanan topluluğunu kaynaştıran olaylarda iman söz konusudur. Pentatök’te temel olaylar Çıkış’ı kuşatırken, Bible’da İsa’yı kuşatan olaylar anlatılmaktadır. İkisi de edebi tenkidin en çok yoğun olduğu bölümledir. İnciller birbirine bağlıdır fakat ilk üç İncil ayrı ayrı kitaplarıdır. Dördüncü İncil ise ötekilerden çok daha ferdidir.
Havarilerin İşleri, İncillerle Rasullerin Mektupları arasında bir köprü vazifesindedir. İsa’nın hurucu ve Ruh-ul Kudüs’ün gelişi Hıristiyanlığın hikayesini başlatır. Yeni Ahi için Havariler çok önemli bir bölümdür; o olmasa Resullerin Mektupları’nı okuyanlar sık sık istikametlerini şaşırırlardı.
Resullerin Mektupları, Yeni Ahid’in en hacimli bölümüdür. Mektupların (21 tane) çoğu, birinci asır Hıristiyan topluluklarının herhangi birinde ortaya çıkan meseleyi çözmek için kaleme alınmıştır. Ama aralarında birçok cemaatlere gönderilmiş bildiriler de vardır. Mektubun birinci bölümünde, insanlarda günahın kaçınılmaz olduğu gösterildikten sonra, İbrahim’in imanında sergilenen mazeretler doktrinine geçilir. Bunu, yeni hayatla ilgili tartışmalar izler. Sonra havari, imanı uğruna giriştiği mücadeleleri anlatır. İsrail’in ve ilahi tercihin sırları aydınlatılmaya çalışılır. Mektubun ikinci bölümü, yeni hayatı dile getiren bazı kişileri ve sosyal durumları sıralar.
Tüm bu açıklamalardan anlaşılacağı gibi Bible bir tasvirler bütünüdür. Bunun için Kanonlar ve metinler oldukça büyük önem taşımaktadır. Kanon kelimesi, kutsal kitapların geçerli listesini belirtmekle kalmaz, uzun bir gelişme sonunda kararlaştırılan kesin bir kitap listesidir. Kanonlar Eski Ahid ve Yeni Ahid olmak üzere ikiye ayrılır. Eski Ahid’de Kanon; Yahudi Kanonu, Hıristiyan Kanonu ve Eski Ahid metinleri üzerinden okumalar yapılarak çözümlenebilir. Yeni Ahid Kanonu için ise; Eski Ahid ve geleneklere, kabul edilen ve halen tartışılmakta olan kitaplara bakılarak bilgi edinilebilir.
Bible, geniş ve asırları kucaklayan bir edebiyatın en büyük şaheseri, daha doğrusu, bir nevi antolojisidir. İbrani Edebiyatı ile ilgili olarak Londra Üniversitesi’nde İbranice hocası olan Hahi Yehuda’nın bir makalesi yayınlanmıştır. Bu makale bizlere çok önemli ipuçları vermektedir:
‘’Üç bin yıla uzanan organik bir gelişme karşısındayız. Bir edebiyat ki Bible’in yazıya geçişiyle başlar, son ifadesi ise bugün İsrail’de kalemem alınan düz yazılar ve şiirler. Kaldı ki, Bible de uzun bir edebi faaliyet zincirinin son halkasıdır. Ve İbrani edebiyatının belli başlı türlerinden örnekler sunar: Tarih, din, meseller, hukuk, hikayeler, parabollar, masallar ve şiirler’’. Yirminci yüzyılın başlarından bu yana İbrani edebiyatı İsrail’de gelişmiş ve milletin hayatıyla kaynaşmıştır; karşılaştığı problemleri, başarılarını ve ümitlerini dile getiren bir alan olmuştur.
Hıristiyanlığın menşeleri hakkında bahsedecek olursak yapılan araştırmalar sonucu bu dinin bir hamlede gerçekleşmemiş olduğunu görürüz. Bu demek oluyor ki Hıristiyanlık ile Helenizm arasında çok büyük bir fark yoktur. Hatta Hıristiyanlık ve Menşeleri adlı eser bunu ispat etmek için yazılmıştır. Hıristiyanlığı üç ana unsur etrafında ele alan kitabın ilk cildinde, Yunan düşüncesi işlenirken diğer eserinde Nebiler’de ve Mezmurlar’da bulunan Biblik unsur anlatılmaktadır. Üçüncü kısımda ise Roma zulmü altında ezilen Galile halkının acıları ve ümitlerinden bahsedilmektedir.
Kitab-ı Mukaddes Kanon’u beş ana faktör göz önüne alınarak incelenebilir:
• Bible’deki Kitaplar
• Apokrifler
• Yeni Ahid
• Bible’e Alınmayan Değerli Kitaplar
• Kıtab-ı Mukaddes Cemiyetleri
Aynı zamanda Kur’an ve biliminde Kitab-ı Mukaddesi nasıl incelediğini merak etmekteyiz. Bu konuda üniversitede yıllarca hocalık yapmış olan Prof. Bucaille’den ve onun ilmi araştırmalarından faydalanmaktayız. Kendisi Kitab-ı Mukaddesle ilgili en ciddi eseri ortaya koymuştur: Kitab-ı Mukaddes çevirisi ve Kur’an ve Bilim. Prof. Bucaille ilmi araştırmaları sonucunda Müslüman olmuş ve Kur’an’ı metninden okumak için Arapça öğrenmiş bir cerrahtır. Eseriyle Hıristiyan dünyasının asırlık vehimlerini alt üst ederek bizler içinde oldukça hacimli bir eser ortaya koymuştur.
Bible, Yunanca ‘biblion’dan alınmış Latince bir kelimedir. Biblion ağaç kabuğu demektir. Yazılar o dönemde ağaç kabuğuna yazıldığı için kitabın adı Bible olarak kalmıştır fakat Miladın dördüncü asrında Hıristiyan papazları Kitab-ı Mukaddes ismini de kullanmışlardır. Peki insanlığın bir Kitab-ı Mukaddesi var mıdır:
‘’İnsanlık, ruhunu aralıksız bir Kitabı-ı Mukaddes’e tevdi eder. Her büyük millet bu ortak kitaba kendi ayetine yazar.’’
Her milletin kendine özgü bir tarihi olduğunu bilmekteyiz. Batının mabetleri olduğu gibi doğunun da engin mabetleri vardır. Eduard Schure de bu konuda ufukları açan bir yazardır. Doğunun Mabetleri isimli kitabında bu derin temellerde yatan düşüncelerini kaleme almıştır. Yazarın bu kitabından alıntı yaparak bitirmek istiyorum:
‘’Doğu mabetlerinin bazıları ziyaretçisiz. Bazıları ise konuşmuyor. Ama zaman zaman hepsi de konuşmuş, ilimle irade el ele vermiş ve çeşitli dinlerin müminlerine ezeli ilhamın manasını kavrayacak bir idrak kazandırmış. Yalnız gönülden gelen ilhamlar hakiki ilhamlardır. Şüphesiz ki Macera’ya, Görünmeyen’e, Ruhani’ye inanırım. Filozof olarak inanırım. Çünkü kainatın iç yüzü, gerekçesi manivelasıdır bu hakikatler. Psişik olarak inanırım çünkü onlar olmadan, ruhun ne ilkelerine aklı erdirebiliriz, ne de tecellilerine. Ruh’un ve Hakikat’ın kelamıdır bu, sanatkarla başka türlü konuşur, şairle, bilgeyle, veliyle başka türlü. Büyük buhran çağlarında, ezeli hakikatın kaynağına, elimizden geldiği kadar yakınlaşmak ihtiyacı duyarız. Onun için bu mabetlere koşuyorum. Kim bilir, belki, daha aydınlık bir görüşle yeni baştan inşa edilecek olan bu mabetlerden bugünün Doğu ve Batı dünyalarını daha geniş ve daha aydınlık olarak görmemiz mümkün olacaktır. Kendimizi peşin hükümlerden kurtarıp ter-ü taze intibaların akışına terk edelim.’’
Comments